Günümüz teknolojilerinde internetin yerini yadsımamak gerekir. Hele şu zamanlarda eve kapanmışken internet tek dış kaynaklı bağlantımız desek yalan olmaz. Welcome To The Game – İnceleme yazımda değineyim.
Sonuçta karantina günlerinde her türlü haberi ve bilgiyi internet üzerinden takip ediyoruz. Acaba bu kullandığımız nimetin yararından fazla zararının olabileceğini hiç düşündük mü? Özellikle de sadece suyun yüzeyindeki kısmı ile iletişim kurduğumuzdan altındaki tehlikeler konusunda ne kadar bilgimiz var?
Evet bir bakıma buna da dikkat çekmek isteyen bir gazeteci anlattığı ve yazdığı hikâye ile aslında birçok açıdan dünyanın karanlık yerlerinde nelerin döndüğü konusunda ciddi bir araştırma yapmış, üstelik bunun üzerine de Reflect Sudios adlı firma hem yayıncılığını hem de geliştiriciliğini üstlenip piyasaya bir oyun çıkartmış.
Aslında tam da bir bıçak sırtı durum demek daha doğru olur. Çünkü bir taraftan eğitim sistemlerimizden tutun da iletişim konusundaki birçok araç internet dediğimiz teknoloji ile birlikte hayat buluyor. İşte bunun çöplük kısmını göz önüne getirmeyi de bir bakıma bu oyun sağlıyor diyebiliriz. Birçok oyuncunun gözünde bu oyun gizemli, psikolojik korku barındıran öğelerle ünlü. Fakat gerçek o kadar yakın ki oyuncu sadece oyun konusunda zamanını geçirmekle ve bitirdikten sonra kaldırmakla yetinmekte.
Oyundaki hikâye çok garip. Aslında hikâyeden çok konsepti çok garip. Bir karakterimiz var ve bu karakter oyun içerisinde kırmızı oda (Red Room) dediğimiz “Deep Web” kısmına girerek buradaki şeyleri araştırmaya merak salmış, bizde bu şekilde nelerle karşılaşabileceğimiz konusunda oyundaki etmenler ile etkileşime geçiyoruz.
Mesela belirli bir süre masaüstü bilgisayarda “Deep Web” araştırmasında kalırsanız, arkanızdan sesler gelmeye başlıyor. Umursamazsanız bu seslerin size yaklaşmasının yanı sıra bu süre sonrasındaki ilk arkanıza bakışınızda bir katil tarafından öldürülebiliyorsunuz. Orada oyun bitiyor. Yani etki-tepki meselesinde oyun içerisinde bir yürüme sesi, kapı tıklama sesi duyduğunuzda hemen ayaklanıp etrafa bakmanız gerekiyor ki, sorun olmasın.
Oyunu anlamak çok zor. Açıkçası oyunda bir bilgisayar ve yapabileceklerinizin sınırı dışında bir de tehditlere kafa tutmanız gerekiyor. Öncesinde de bahsettiğim gibi bir ayak sesi duyduğunuzda hemen gidip ışıkları kapatın, sonrasında ise biraz bekleyip ayak seslerinin yok olduğunu göreceksiniz.
Sonra tekrar ışıkları açıp işinize bakabilirsiniz. Açıkçası bu ne kadar sürüyor derseniz anlık bir durum. Diğer yandan önce sizi sesi ile taciz edip, sonrasında telefonunuzdan arayıp kısık sesle korkutucu ve ürkünç bir ses tonu ile arama yapan “Breather” adındaki tehdit karakteri, tacizleri konusunda etrafınızı kontrol etmeyip, özellikle de kapı kısmında “Check Door” yazısı çıktığında gidip bakmazsanız haliniz yaman. Oyunu kaybetmeniz an meselesi. Tabi bunların yanında bir de bilgisayarınıza yapılan hack saldırıları da var.
Mesela işletim sisteminizin kalbine yapılan, sizin verilen satırlardaki kodları klavyeniz ile girip sonrasında “Enter” tuşuna basmanız ile geçiştirebileceğiniz saldırılar bunlar. Fakat bilesiniz ki bunları yazarken üstte bir zaman ibaresi var ve bunları hızlıca yapmanız saldırıyı hızlıca ekarte etmeniz anlamına geliyor.
Diğer bir saldırı durumu ise “Denial Of Service” saldırılarıdır. Bunda genelde görsel olan bir yön okları sıralaması ile “USB” ibaresine hızlıca ulaşmayı amaçlar. Tabi yine bunda da zaman ibaresi mevcuttur. Farklı bir saldırı türü daha var ama biraz “Majhong” oyunu tarzında lakin çok kısa süreli ve zor demem yeterli olur sanırım.
Neyse gelelim oyundaki tam incelemeye. Şimdi oyunda korku öğelerinin yanında sizi taciz edip ürkütecek çok etken var. Bu konuda atmosfer gerçek anlamda ürpertici. Yani yalnız olduğunuzu oyunda düşünseniz bile bazen gerçekten yalnız olmadığınızı düşündürmüyor değil. Tabi bu atmosferin içine eden durumlarda var. Mesela siz tutup çevrenizi kontrol ettiniz. Bazen bu durum sizi eksiye düşürüp bilgisayarınız hack edildiği anda zaman kaybınız olabiliyor mesela.
Ya da bilgisayarınız hack edilmeye başlandığında ve bu saldırıya karşı koymaya çalışırken arkadan sesler yükseldiğinde, saldırı savuştursanız da arkanıza baktığınızda “Breather” sizi öldürüp oyuna son verebiliyor. Bu yüzden oyunu anlamak atmosferi de çözümlemenize olanak sağlayacaktır. Grafikler standart. Çok iyi ya da çok berbat değil. Biraz odunca ama oyunun zaten bir açık dünya serbestliğinde geçmesi de düşünülemez değil mi?
Tabi oyun güncellemesi en son 2,0 olarak geldi ve bazı eksiklikler ile baş belası “Breather” da eklendi. Bu da oyunu zorlayan etmenlerden. Zaten çok da uzun uzadıya oyun eğer ki doğru adımları atarsanız kısa zamanda bitirme aşamasında olduğunuzu gösteriyor. Bu arada oyunda 30 gün içerisinde bulmanız gereken şifreler var ve bunları hızlıca bulmanız gerekiyor ki oyunu bitirebilesiniz.
Oyunda müzik tarzı şeyler beklemeyin ki bu oyunun zaten kendisi ile çelişmesi demek olur. Sonuçta fiziksel saldırılar için kulaklarınız tetikte olmalı. Bu arada oyun direk sizin mikrofonunuzu açıyor. Bu da dış tehditleri tetiklediği gibi saklandığınızda ele veriyorsunuz kendinizi. Bu konuda tavsiyem mikrofonu oyuna girmeden önce işletim sistemi ayarlarından kapatın.
Sistem gereksinimleri konusunda ise çok bir ekipman istemiyor oyun. Zaten isteyecek kadar da bir durumu söz konusu olmadığı gibi sizden sistemi zorlayacak bir durumla da baş başa bırakmıyor. Sonuçta siz amaca yönelik odaklanmanız sebebi ile etraftaki modellemeler de detay açısından gereksiz kalıyor.
Genel anlamda amacı olarak güzel düşünülmüş ama yeteri kadar rağbet görmemiş bir oyun “Welcome To The Game”. Oynamasanız çok kaybedeceğiniz bir durum olmayacaktır. Fiyatı itibari ile de pahalı olmadığı gibi “Hacker Mode” özelliği ile sizi klavye konusunda antrenmana sokması güzel bir durum. Tavsiyem eğer ki şu zamanlarda sıkıldıysanız, kısa nefeslik bir oyun istiyorsanız alın. Ama fazla bir beklentiye girmeyin derim.
İyi oyunlar…
Oyundan Kareler
