Son yıllarda Türkçesi “Kitleye açık erken erişim oyunları”‘nın popülerliği gittikçe artıyor. The Long Dark – İnceleme yazımda değineceğim. Hele ki Dayz gibi bir oyunla bunun ne kadar ileriye gidebileceğine de şahit olduk. Açıkçası ortada bir şeylerin eksikliğini hissetmiş olacak ki oyun firmaları, bu tarz yapımı bir de hayatta kalma üzerine inşa etmeyi düşünmüşler.
Yani çok oyunculu olmalarının yanı sıra (Dayz de ne yazık ki tek oyunculu bir mod söz konusu değil), tek oyunculu olarak da hayatta kalmanın savaşını bir oyuncu nasıl verebilir düşüncesine girmişler. İşte tam burada da amacın bir çok şeyin önüne geçmiş olmasını da saygıyla karşılamak gerekiyor. Yani modelleme, grafikler gibi şeylerden ödün vererek, açıkçası nasıl olurda hayatta kalabilirsiniz? sorusunu sormaktansa direk oyuncuyu bunun içine sürüklemeyi düşünmüşler.
Aslında güzelde yapmışlar. Çünkü oyun dinamik olarak tek oyunculu şekilde gözükse de, aslında sizin oyunu oynadığınız süre içerisindeki yaptıklarınıza istinaden geri bildirimler üzerine daha fazla yoğunlaşıp, geliştiriciler kendi fikirlerini de harmanlayarak bu açıdan dinamik bir şekilde oyunu daha da güzelleştiriyorlar.
Yani önünüzde ham bir fikir var, siz keşfettikçe şu da olsaydı iyi olurdu dediğiniz bir platform üzerinden aslında oyun geliştiricileri kendi fikirlerini de katarak bir adım öne gitmeyi daha yaratıcı buluyorlar. Düşünsenize, Adventure yani macera oyunları gibi tek düze, öldür geç, oyun bitti muhabbetiyle değil de, yapımcının oyuncunun da isteklerine ve fikirlerine göre oyunu harmanlaması bence çok güzel bir düşünce. Hele ki hayatta kalma oyunlarına göre amaçlar öne çıktıkça bu daha da güzel bir hale bürünüyor.
The Long Dark aslında diğer hayatta kalma oyunlarından kendini sıyırmasının en büyük özelliği, diğer oyunlardaki gibi yaratıkların olması, zombilerin olması değil, bizzat en büyük düşmanınızın doğal koşullar olmasıyla ilgili. Düşünün, Alaska gibi bir yerdeki soğuğun altında (Biliyorum yer Kanada ama o bölge de oraya yakın bir yerde bunu unutmayın) yaşam mücadelesi vermeniz, hatta bulduklarınızla da doğadaki hayvanları avlayıp hayatta kalmanız gerekiyor.
Tabi bu konuda envanterinizde 4-5 adıma dikkat etmeniz de sizin yararınıza. Çünkü ne kadar karnınız tok, sırtınız pek de olsa, susamanız, üşümeniz, hatta yaralı olmanız bile bir süre sonra büyük bir sorun olarak karşınıza çıkabiliyor. Tabi etraftan toparladığınız yiyecek, giyecek, araç ve gereçlerle de ilgili olarak bayağı bir yoğun simetri içerisinde bulunmanız, yine sizi hayatta tutuyor olacak.
Mesela kullandığınız gaz lambasının kendi yıpranma yüzdesi var, aynı şekilde o gaz lambasının hacimsel olarak taşıyabildiği bir gaz yağı sınırı var. Yani ne kadar fazla elinizde gaz yağı olsa da, yıpranmış bir gaz lambası dikkat etmezseniz sizi yarı yolda bırakabilir, karanlıklar içerisinde açlıktan, soğuktan ve belki de susuzluktan öldürebilir.
Oyundaki harita çeşitliliği erken erişim için çok fazla olmasa da, zaten çok geniş bir alana sahip diyebilirim. Gerçekten akılcılığın getirdiği son noktaya da bakarsak, bu oyun hakikatten beyninizi daha fazla çalıştırması bakımından biçilmiş kaftan. Bu sebeple de artık zeka oyunları olarak matematik ya da sıradan Sudoku görülmüyor. Unutmayın sayısal değer olan IQ (Intelligence Quotient)’dan daha önemli olan EQ (Emotional Quotient) zekası sizi çok daha ileriye gitmenizde pay sahibi.
Bence alınıp oynanması, hele şu kışa girdiğimiz günlerde de zamana ayak uyduruyor olması da etken olacak bu oyunu alıp zevkle oynayabilirsiniz. Unutmadan söyleyeyim, grafik konusunda büyük bir beklentiniz olmasın. Büyük hatalar içeren bir oyun değil, bu tür asparagas haberlere de inanmayın. Hinterland firmasının bir de forumlarına girip hatta Google’dan aratıp Türkçe bölümünü de takip edebilirsiniz.
İyi oyunlar…
Oyundan Kareler
