Bir başka “Kitleye açık erken erişim oyunu” ile karşı karşıyayız. The Forest – İnceleme yazımda değineceğim. Aslında bildiğiniz üzere bu tür oyunlar geliştirici-oyuncu arasındaki isteklere göre şekillenen, doğal olarak da son şekli geliştiricinin ekleyecekleri üzerine harmanlanan oyunlar olarak biliyoruz.
Fakat The Forest biraz daha farklı. Çünkü düşen uçaktan en son canlı kalan karakterimiz, gözünü açtığı adada hem hayatta kalmak zorunda, hem de adadaki insanımsı yaratıklarla savaşmak zorunda. Tabi en güzel olay da ev konusundaki mimarlığı geliştiriciler büyük bir zeka ile oyuna entegre etmişler.
Yani mesela The Long Dark oyunundaki gibi olan evlere gidip etrafı araştırmıyorsunuz. Hatta sadece çalı çırpı toplama olayı da yok. Bizzat kendiniz ağaç kesip, bubi tuzağı hazırlayabiliyor, devasa evler inşa edebiliyorsunuz. Ev dediğimde de sakın apartman ya da müstakil villa gibi algılamayın. Çünkü unutmayın ki bir adadasınız.
Oyundaki yaratıklar can sıkıcı olabiliyor. Ama öyle bir yer inşa etmelisiniz ki, bu yaratıklar bulunduğunuz yere gelmemeli, hatta sizi iki de bir rahatsız edecek keşiflerde bulunmamalılar. Bu sebeple de inşa edeceğiniz evin çevresine etraftan toparladığınız araç gereç ile bubi tuzakları kurabilirsiniz, hatta öyle güzel şeyler inşa edebiliyorsunuz ki, geliştiricileri bu konuda gerçekten takdir etmek lazım. Tabi ki grafikleri de bu konuda güzel modelleme ile harmanlamışlar.
Oyunda iklim zamana ve saate göre değişiyor. Tabi 4 mevsimi yaşamıyorsunuz ama yağmur ve rüzgarı hissediyorsunuz. Adanın etrafındaki güzellikleri de görünce insan gerçekten kendini oyuna kaptırıyor. Ama akşam olur da hava kararınca kara kara düşünüp, acaba bir yerde bir gedik var mı şeklinde düşünmeden edemiyorsunuz.
The Forest gerçekten bu konuda yapılmış güzel bir zeka ürünü. Tabi insanımsı yaratıkların bir de dev versiyon yaratıkları var. Bu konuda da inşa edeceğiniz evlere de pek güvenmeyin derim. Çünkü bir süreden sonra saldırıya geçtiklerinde o yaptığınız güzelim tahta evler, barikatlar bu büyük yaratıklar tarafından adeta kağıt parçası gibi savrulabiliyor. Oyunda The Long Dark‘daki gibi uyuyup uyandığınızda otomatik kayıt mevcut değil. Yatağınızın üzerindeki gerekli tuşa bastığınızda kendiniz kayıt edebiliyorsunuz. Bu da güzel bir özellik aslında.
Ama duyumlar var tabi oyunun daha da geliştirileceği, hatta daha çok eklenecek özellik konusunda. Zaten yapımcı firma da Steam üzerinden bunu bir uyarı olarak hatırlatma yazısıyla bizlere sunmuş. Yani oynadıkça oyuncuyla bire bir senkronize olan oyun, çoklu, tekli ve eşli olarak 3 şekilde oynanabiliyor. Bu da büyük bir katı sağlıyor aslında. Bildiğiniz üzere The Long Dark‘da bu tek oyunculu olarak sunuluyordu.
Genele bakılırsa, grafikleri, oyun içi mekan ve karakterleri gerçekten güzel bir yapım diyebilirim. Tabi eksi olan tarafı ise Steam üzerindeki başarımlarının olmayışı olsa da, sonuçta oyunda olmazsa olmazlardan değil. Emin olun sizi bağlayacak bir oyun The Forest. Belki de hayatınızın rutini olabilecek, favori listenizden ayıramayacağınız bir oyun olacak.
Alıp oynayın ve zevkini çıkartın. Büyük yaratıklara karşı da kendinizi sonuna kadar savunun. İnsanlığın ölmediğini bu yaratıklara gösterin.
İyi oyunlar…
Oyundan Kareler
